ben ali ismail korkmaz. polis düşürdü. fırıncı vurdu. doktor salladı. vali akladı. halk izledi. ben ali ismail korkmaz. kanım hepinizin elinde.
Okuduğum bir romanda adam etkilendiği kadın hakkında şöyle dedi; "Bu kadın kendim olmam için bende eksik olan şeydi." Cümle hoşuma gitti...
-00.53
ece hayatım boyunca görüp görebileceğim en güzel insandı, umarım mutludur ve ait olduğu cennetten beni görüyordur. ece’yle aynı mahallede büyüdük, o mahallenin, güzel kızı ben ona vurgun serserisi. çocukluk aşkıydı bizimki, utanmaktan yüzüne bile bakamaz, ismi geçtiğinde yanaklarım pembeleşirdi. kimse anlamasın diye de hep şımarık ve ukalaca konuşurdum onunla. ece’yle birlikte büyüdük, birlikte düştük-kalktık. her şey çok güzeldi, gerçekten çok güzeldi, bir masalı yaşıyorduk sanki. ergenliğin verdiği özgüvenle de, bir mayıs günü mahalle parkına çağırdım onu, yere baka baka anlattım ona olan hislerimi, o da beni seviyormuş meğer, onun da kalbi bana atıyormuş. ellerini tutamamıştım bile serçe parmaklarımızı geçirmiştik birbirine. tam 5 yıl, birlikte geçirdik. gece aynı anda çektik perdeleri, daha dakikalar önce görmüşken birbirimizi yine de hayal kurarak uyuduk. 5. yılın sonlarına doğru ece’nin hasta olduğunu öğrendik. ilik kanseri dedi doktorlar, felaket gibi geldi bana. aylarca tedavi gördü, sürekli hastaneye gidip geldi, fakat baş edemedi, narin bedeni üstesinden gelemedi, daha ağır tedavi görmeye başladı. kemoterapiymiş adı, günden güne zayıfladı, günden güne soldu. acıdan inleyerek uyuduğu geceler vardı, aylardır beynimden silinmeyen sesi. ilik nakli bekleyenler listesinde adı vardı, son bir umut onu bekledik, son şans dedik demesine de, iliğin bulunduğu gün, ece’m gözlerini yumdu hayata. elimde birlikte geçen yıllar, odamın karşısındaki boş penceresi, şiirlerini yazdığı defterleri ve kemoterapiden dolayı dökülen bir tutam saçı kaldı. hayalleri vardı, kitap yazacaktı, kimsesiz çocuklara yardım edecekti, 19 yaşında, sevgi dolu kalbi ve hayalleriyle göçtü gitti. onun anısına buradayım, sürekli bir şeyler yazardı bu sitede, yazdıklarını topladım, defterlerini düzenledim. yayın eviyle anlaştım. yazdıkları basılacak, elde edilen gelir kimsesiz çocuklar vakfına bağışlanacak. basımın gerçekleştiği gün, ece’ye haber vermek ve kavuşmak için, ardından gideceğim.
Kusma isteğim, baş ağrılarım, uykusuzluğum, acılarım, hayattan bıkmışlığım geçmiyor. İyiyim, sadece biraz sinir ve stres. Bir şey yok, iyiyim.
Hiçe bağırıyorum sesimi duyun...
"Boş versene" dedi siyah. "Boşver, benim bi gökkuşağına ihtiyacım yok"
olur olmadık yerlerde bile gözlerim doluyor, kafamdaki sesleri susturamıyorum, sürekli yorgun hissediyorum ve geçmiyor, neden üzüldüğümü anlayamıyorum
Yorgunum ben, gün içinde sürekli uyuyorum geceleri uyanığım kendimi yorgun hissedecek fiziksel hiçbir şey yapmıyorum ancak çok yorgunum. ben birileriyle konuşmak istemiyorum ama anlatmak istiyorum anlatmaya kalksam kendimi ifade edemeyeceğimi de biliyorum. başım ağrıyor istemsiz göz yaşlarım akıyor ama neden ağladığımı da bilmiyorum. odaklanamıyorum hiçbir şeye zaten sürekli bir şeyleri unuttuğum için zihnimde boşluklar hissediyorum. küçüklüğüme dair anılar hatırlıyorum anneme anlattığımda ise bunların yaşanmadığını söylüyor, psikolog kendi anılarını 3. kişi gözünden göremezsin diyor. düşününce haklı göremem ama o zaman o anılar neden sürekli zihnimde dönüp duruyor? kendimle konuşmalarım artıyor, düşüncelerim susmuyor engel olamıyorum, ders çalışamıyorum, düşüncelerim o kadar fazla ki gerçek hayattan soyutlanıyorum. hayallerde yaşıyorum, hissizleşiyorum, duygularını fazlaca yansıtan insanlara tahammül edemiyorum teselli vermeyi de bilmiyorum zaten ben.