uzun zamandır bazı hisleri o kadar derine saklamışım ki, kaybolmuşlar. ancak kayboldukları yerde öylece durmuyorlar. içimi kemiriyorlar gece yarıları, beni yokluyorlar. bulunmak istiyorlar, oysa artık kayıplar. bana yabancılar..
Sana gitme demeyeceğim.
Üşüyorsan ceketimi al.
Günün en güzel saatleri bunlar.
Yanımda kal.
Sana gitme demeyeceğim.
Gene de sen bilirsin.
Yalanlar istiyorsan yalanlar söyliyeyim,
İncinirsin.
Sana gitme demeyeceğim,
Ama gitme, Lavinia.
Adını gizleyeceğim,
Sen de bilme, Lavinia.
-Özdemir Asaf/ Lavinia
içimizde paramparça olup ufacık kırıntılarına kadar bölünmüşken hayat, içimizdeki okyanusların en derinlerinde boğulmuşken umutlar, yangınlar acımasızca alev almışken, içimizdeki tüm parçalar, tüm inandıklarımız, dirençlerimiz, dayanaklarımız, tüm çocukluğumuz paramparça olmuşken, içimiz yıkık bir savaş yerini andırırken, terkedilmiş bomboş bir şehirken, rüzgarlıyken, sessizken, içimizdeki depremlerden ve kıyametlerden sonra en ufak bir canlı belirtisi yokken, nasıl oluyor da ruhumuz hâlâ içimizde? nasıl oluyor da kalbimiz hâlâ atıyor? bakmayın gülümsediğime, ayakta durduğuma, dışarıdan normal göründüğüme, ben paramparçayım. ben, yenilgiyim.
siz de bırakın
sen de iz bırak sitesine bi iz bırakabilir misin şimdiden teşekkürler bağlantı paylaşamadığım için sitenin ismini verdim.
Siz de bir iz bırakın.
''Ey büyük Atatürk! Açtığın yolda, gösterdiğin hedefe durmadan yürüyeceğime ant içerim.''
saygı, minnet ve özlemle...