80 posts
Bazen pisleşebiliyorduk tabi. Yani sizin için öyle belki, ama benim için sonu gelmesin istediğim küçük oyunlar.
Şimdi onu öpmek, onun da beni öpmesi ve bu kadar güzel öpmesi dehşet, delice, kocaman, büsürü, dünya büsürü ve dünya kocaman büsürü güzelken, harikayken dudaklarımı dudaklarına değdirip öpmeden sadece nefesini içme çekmeyi anlatamam bile. Bu resmen sigaradan, en çok bağımlılık yapan şeyden bile daha çok bağımlılık yapıyordu. Delibaldı..
Öyle bir kokusu vardı ki. Zevk veriyor, beni her kokladığımda daha fazla bağlıyordu kendine. Ben daha önce nefes almıyormuşum meğer. Bunu onun boynunda öğrendim. O kadar farklı ki, ot gibi yaşıyormuşum. Onu bilmeden, koklamadan. Bitkiymişim ama plastikmişim. Onu her kokladığımda biraz daha yeşerdim, biraz daha yeşerdim ve onun nefesini içime çektiğim an çiçekler açtı heryerimde. Resmen kocaman bi çicek tarlasına döndüm onun nefesini nefesim yaptığımda...
Gitmeden önce anılarımızın bana yoldaş olacağını biliyordum, ki öyle de oldu. Bırakın yoldaşı üstüme yorgan oldu, başıma yastık oldu. Sevişmelerimiz öpüşmelerimiz. Gece denize girişimiz beni boğması, sataşmalarımız. İçip içip sürekli tuvalete gitmelerimiz bile. Bazı günlerimiz sadece bişeylere küfür etmekle geçiyordu. Kahlahalar atıp küfür etmesi. Ve bir bebekte bir küfrün bu kadar tatlı durması beni ölesiye deli ediyordu. Hatta sadece küfür etmesi için bile aradığım oluyordu uzaklardan.
Birbirimizden ilk defa uzak kalıcaktık. Ben gitmek zorundaydım. Çalışmak zorundaydım. Asla böyle olmasını istemedim. Üzüldüğünde sevindiğinde yanında olamıycaktım. Birbirimizi bırakmıycağımızı bilsek de ondan uzakta olmak asla güzel bir fikir değildi. İnsan çocuğunu bırakıp nasıl gidebilir ki. Gidilmiyormuş, gidilmemesi gerekiyormuş. Belkide herşeyimi vermeliydim yanında kalmak için. Bu zamana kadar ayrı, uzak kaldığımız saatleri nasıl geri getirebilirdim.
Hayat sadece onunla güzeldi. Üç maymunun üçüde ben olmuştum. Kördüm sağırdım dilsizdim bütün geride kalanlara. Evet geride kalmıştı herkes biz birbirimizin sırtına atlaya atlaya herkesin önünde gidiyorduk. En önemliside neydi biliyor musunuz
Kimsenin aydınlığına değişmeyeceğim karanlığımdı. Sevgi sözcükleri yetmemeye başlamış, öpmelerim, koklamalarım, sevmelerim az kalıyordu.
Yaralarımı sarmak için gelen bir çocuk gibi. Hani neşe kaynağı derler ya. Ben çok isimler çok sıfatlar taktım ona. "Tutunacak tek dalım" - "esmer lokumum". Tek öznem, sadece benim içimde çoğullaşan. İçimde onlarca o, dizelerimi tir tir titreten.
Hayatımda ki herkes susmuş, kendi düşüncelerim bile susmuş sadece o konuşuyor gibiydi. Bir sinir sistemi düşünün kalbinizin içinde biri bişeyler söylüyor üzülüyor ya da seviniyor ve sizin kalbinizde o ne yaşarsa onlar oluyor. Bağlılık, bağlanmak siz ne diyorsanız artık..
Nasıl öldüğüme gelelim. Yazın en başında bir esmerin gözlerinde sonumu görmüştüm. Kahin olmayışıma rağmen anlamıştım ölüceğimi. O kadar belli etmişti kendini. İnsan ölümünü durdurabilir miydi? Engel olabilir miydi kendine? Onda kaybolmadan, onun olmadan yapamazdım. Bunu anladım..
Karşınızdaki insan sizi neyin üzüceğini bildiği halde onu yapmaya devam ediyosa bunun adı hata değildir sizi gözden çıkarmaktır
+1
Hiçbir şey yokmuş gibi davranıyorum ama bir takım şeyler baya ağırıma gidiyor.