Dünyanın en ağır yüküdür, gönlü sende olmayanı ısrarla yüreğinde taşımak.
Vazgeçmek istesen de vazgeçememek.
Her şeyden sonra bu sondu demek.
Ama sesini duymak,seni hissetmek yeterlidir her şey için.
Bile isteye o yükü taşımaktır.
Canın yansa da bazen bu yükü taşımak ağır gelse de.
Gerçek sevgi bu değil midir?
Karşılık beklemeden onun mutluluğunu düşünmek.
Çok uzaktan olsan da bir o kadar yakınsın iyot kokulu adam.
Geçmiyor. Sen sadece öyle olduğuna inanıyorsun. O yara her geçen gün kanını akıtmaya devam ediyor...
"Çok güçlüsün, hepsi geçecek." diyorlar ama bunun üstesinden gelemiyorum. "Seni seviyorum ama ne yapacağımı bilmiyorum." Seni sevmek geçmiyor, bunu aşamıyorum.
Çok yoruldum biliyor musun? Hem de çok. Sürekli bu hayatta birilerine kendimi kanıtlamaya çalışmaktan, beni sevsinler diye uğraşmaktan, kendimi beğendirmeye çalışmaktan çok yoruldum. Her şeyin iyi olacağına dair olan şu aptal umudumdan, içimdeki bitmek tükenmek bilmeyen hayallerden, en önemlisi de ne biliyor musun? Yazdıkça rahatladığımı düşünmeme rağmen farkında olmadan onu kalbimde taşıyıp kendime yük etmekten çok yoruldum. Ha sakın ciddi bir şey oldu zannetmeyin. Genel bir ben. Hayatın acı gerçeklerle bazen yüzüne çarptığında kendine gelen. Sonra ise sabah hiç bir şey olmamış gibi devam eden bir ben.
Geceye bu şarkıyla veda edip, mutlu bir sabaha uyanmayı diliyorum.
Çocukluğumdaki eksiklikleri tamamlamaya çalışırken zamanın ellerimden akıp gittiğinin farkına varmadım. Kendimi aileme kanıtlamaya çalışırken hayatın ve onların bana başka sürprizi vardı. Evlilik...
Dudaklarından basitçe süzülen tek bir kelime hayatımın tam ortasına kaos gibi düşmüştü. Hiç tanımadığım bir adamla ailelerin istediği üzerine sözleşmeli evlilik yapmaya zorlandık. Attığım bir imza son umutlarım da ellerimden aldı.
Ben Mira. Hayatın çocukluktan ibaret olduğunu anlayan Mira.
Sevgiye aç, nefret bakışlarıyla büyürken ruhumun parçalandığının farkına varmadım. Hayatın bütün acımasızlığının bana olduğunu düşünürken karanlığıma bir anda giren ışıkla gözlerim kamaştı.
Ben Poyraz. En iyi bildiği şey kaçmak olan Poyraz.
İki genç birbirlerinin yaralarına derman olurken bu sözleşmeli evliliğin geçmişin karanlığını sakladığını bilmiyorlardı. Peki geçmişin karanlığı bir gölge gibi peşlerine takılıp bütün sırları ortaya dökerken birbirlerine mi sığınacaklardı yoksa uzaklaşacaklar mıydı?
" Dokunsalar ağlayacaksın ama hiç dokunmuyorlar" sözüyle iyi akşamlar diliyorum.
İnsanlarla aramdaki ilişkide öyle çabalıyorum ki, bazen kendime hayret ediyorum. Üzüldüyse, kırıldıysa kendimi affettirmeye çalışıyorum. Bir yanlış varsa doğru yapmak adına birçok şey deniyorum. Ama sonra fark ediyorum ki itekleye itekleye yürüyormuş bu ilişkiler. Bunu anladığım an çabayı, mücadeleyi bırakıyorum ve bekliyorum. Benim için ne yapacaklarını bekliyorum. Genelde bir şey yapmıyorlar. Ben de tümüyle pes edip vazgeçiyorum. Neden böyle olduğunu bilmiyorum. Tek taraflı çaba her zaman en kötüsü olmuştur. Zaten itekleye itekleye bu ilişkilerde yürümez. En iyisi bırakmak.
Tam unuttuğumu zannettiğim anda kendini 'ben buradayım' diye hatırlatan herkesten nefret ediyorum...
Bilir mi insan birisinin ona değer verdiğini
Hisseder mi insan birisinin onu önemsediğini
Ben hiç hissetmedim birisinin beni önemsediğini bana değer verdiğini
Hiç sevilmedim ki sevdiğim kadar
Yoksa ben mi çok seviyordum herkese göre
Ruhum bedenim kalbim o kadar kırgın ki
Kimseyi sevecek değer verecek yerim kalmadı artık benim
Sadece bu hayatta bana verilmiş olan son nefeslerimi alıyorum
Çaresiz bir şekilde .
➡Mutlu olmak istiyorsan bir amaca bağlan, insanlara ya da eşyalara bağlanma.
29 posts