Bir ölüm var icimde, sanıyorlar ki ölmek toprağa girmek.
Bir süre burada olmayacağım. Açıkçası pek iyi bir dönemden geçmiyorum. Her şeyden uzaklaşmaya karar verdim. Buraya tekrar döner miyim, açıkçası onu da bilmiyorum. Şimdilik hoşça kalın.
Hayat bize istediğimizi yapma fırsatı vermiyor. Nehir başka yöne akıyor, sen kapılıp gidiyorsun. Akıntıya karşı yüzemezsin bu yüzden kendini aciz ve işe yaramaz hissedersin oysa kimse akıntıya karşı yüzemez ki tek yapabileceğin en az yarayla kurtulmaya çalışmak. Ben hep akıntıya karşı yüzdüm yaralarımın çokluğu bu yüzden gerginliğimde bu yüzden.
İnsan bazen durup düşünmeli. Attığı adımı, aldığı nefesi, vardığı kişiyi. Sonra sormalı kendine açmalı mı kapılarını, yıkmalı mı duvarlarını? Şayet vardığım kişi Nuh değilse eğer o gemi su alır mı bilmem. Belki de bu yüzden binmek gelmez içimden o gemiye. Çünkü batarsa, boğulmaya yetecek kadar yük var üstümde. Sonrası... sonrası zaten Sessizlik olur artık.
Odada oturuyorum. sessizlik var ama içim çığlık dolu. Telefon elimde, ama kimseye yazmak gelmiyor içimden. Konuşsam ne değişecek? Birileri “geçer” diyecek, geçmiyor. Birileri “takma” diyecek, takmadan durulmuyor. Birileri “sen güçlüsün” diyecek, güçlü olmanın ne kadar yorucu olduğunu bilmiyorlar. Ben de anlatmıyorum zaten. Hem anlatsam bile kimse anlamayacak. Ve en sonunda hep aynı yere dönüyorum kendi kendime susmaya.