Curate, connect, and discover
That's some moody bitch right there
Testing brushes
I am so sorry also I haven’t drawn him in 3 years…
^HE ALSO CUMS IN UR FOOD. freak.^
i want to make suguru call me daddy. mhmhmhmhmhmhm
Beni tanımayan insanlara kendimi ifade edebiliyorum, hatta bir şeyler söyleyebiliyorum. Beni "tanıyanlara" mükemmel görünsem de.
Kendime bir söz verdim. Her şeye direndim ve bir şekilde hayatta kaldım. Hala nefes alıyorum. Yaşadığım hiçbir şeyi unutmak istemiyorum, unutmayacağım da. Ama 9 yaşımdan beri beni intihar girişimlerine maruz bırakan herkesi sileceğim. Ve bu yolculukta sadece kendimi düşüneceğim, başka kimseyi düşünmeyeceğim. Kimsenin ne hissettiğini veya hangi durumda olduğunu umursamıyorum. Belki de bu beni yetiştiren aileme karşı saygısızlıktır. O zaman ben şerefsizim. Ama bazıları bana 17 yıl borçlu. Gerekirse yoluma çıkan herkesi yok ederim, üç kişi hariç. Kendime bir söz verdim. Mutlu olacağım! Ne olursa olsun ben varım!
Mutlu olacağım.
İster biriyle, ister yalnız...
Benden alınanı kendime geri vereceğim.
"küçük bir çevre, özel bir hayat, dingin bir zihin, mutlu bir ruh."
"ara ara kuvvetlice çarpıyor içime bu his. neyse ki göğsüm sağlamdır."
"hasretinden neler eskittim bilemezsin..."
ya dünya iyice tatsız bir hal alıyor, yada hep böyleydi de ben yeni anlıyorum...
"defol" demek bazen beni o kadar rahatlatıyor ki
çiçekli pencerelerden yeşerecek umutlarımız.
tumblr'da bazılarının burnu çok havada onu farkettim. eski ben ve eski blogumda olsaydım fena sürterdim o burunları yerde...
çabuk yol veririm, zorlamam. zorla güzellik olmaz...
az kaldı, düzelecek her şey. biraz daha sabır...
özlemin heyecanlandırıyor, hayalin başımı döndürüyor...
İslâm’ın ilk dönemlerinde Hz. Peygamber’e çoğunlukla maddî ve toplumsal statü bakımdan zayıf kimseler inanmıştı.
Mekke’nin varlıklı müşrikleri bunları gördüklerinde, “Allah’ın kendilerine lutufta bulunduğu kimseler de bunlar mı!” (En‘âm 7/53) diyerek müminleri küçümsüyor, “Onlar Allah’ın sevdiği kimseler olsa, Allah onları böyle sıkıntılar içinde bırakmaz” diyorlardı.
Kanaatlerine göre Allah’ın kendilerine zenginliği lâyık görmesi onları sevdiğinin bir alâmetiydi. Oysa Allah Teâlâ hikmeti gereği kullarından dilediğinin rızkını bol, dilediğininkini de kıt verir.
Allah’ın bir kimseye bol rızık vermesi onun Allah katında değerli olduğunu göstermediği gibi, herhangi birinin rızkını daraltması da onun Allah katında sevilmeyen biri olduğunu göstermez.
Dünya varlığı, insanlar katında bir değer olmakla birlikte Allah’ın rızâsına uygun olarak kullanılmadığı takdirde Allah katında bir değer ifade etmez; fâni dünyanın nimet ve zîneti cennette olanlarla karşılaştırıldığı takdirde dünyadaki çok sönük, renksiz ve tatsız kalır.
Derler ki; insan dünyaya gelmeden önce kaderini görür, yaşayacaklarını bilir ama unutmayı tercih edermiş. Acaba ne gördüm de bu hayatı yaşamaya değer buldum, bilmiyorum. Ama bildiğim bir şey varsa bu hayatı yaşamaya değer kılan şey her neyse ona ihtiyacım var.
Eskiden hissetmek kolaydı; bir film, bir şarkı ya da basit bir anı bile içimde dalgalar yaratırdı. Şimdi ise hiçbir şey aynı değil. Duygularım uzaklaştı ve yerine bir tür uyuşukluk yerleşti. Bu haliyle yaşamak kolay mı, bilmiyorum, ama hissetmemenin acısı bazen hissetmekten bile ağır geliyor.