Yaş aldıkça kaçtı bütün neşem.
Duyguların da mevsimi vardi fakat o hiçbir zaman baharı görmedi.
Konusunu anlamadığım bir hikayeyi yaşıyorum.
Sabahın beşinde aklıma gelen şarkılar var.
"Ancak yeni doğan bir bebek baştan başlayabilir. Sen, ben ... biz artık geçmiş zamanız. Bir anlık öfke, binlerce sahne. Oyuz biz."
Kavgam bitti. İnsanın kavgası bitince meselesi de bitiyormuş ama artık ne kendimi anlatacak gücüm var ne de bir yere dahil olma arzum. Şimdi sakin bir köşe, dingin bir kalp ve kaygısız bir yaşam istiyorum kendime; uzun uzun soluklanabileceğim.
Kalbim bir şeyler yapmaya çalıştı. Tekrar atmaya başlamak gibi mesela. Yapmaya çalıştığı her neyse, canımı yaktı ve bundan hiç hoşlanmadım.
Bir gün her şey yoluna girerse, umarım hala hevesim ve isteğim kalmış olur.
Zaman geçtikçe insanlar alışır bir şeylere bu yüzden hani derler ya "Zaman her yaranın ilacıdır." diye bu bende niye olmuyor? Sanki gün geçtikçe her şey daha bir kötü oluyor.
Herkes birileri tarafından delirir. Şanslı olanlar kendilerini delirtenlerin gözlerine bakarak yaşarken, şansız olanlarda kalplerinde yaşatıp anılarda yaşarlar.
Bir ölüm var icimde, sanıyorlar ki ölmek toprağa girmek.
Bazı olaylardan sonra insanların benden tekrar aynı değeri vermemi beklemeleri çok saçma.
Ben hep her şeyi tek başıma hallettim yine hallederim.